Bu
macera, Varyemez Amca’nın Hayatı ve
Serüvenleri dizisinin 3. bölümü “Çorak Toprakların Kovboyu” ile 4. bölüm ‘Bakır
Tepenin Akıncısı’ arasındaki bir zamanda geçiyor. Genç Varyemez’in Murdo
McKenzie’nin sığırcılık şirketinde bir kovboy olarak çalıştığı dönemde. Dizide
bölüm 3.5 olarak nitelendirilir.
"Her yıl ya da iki yılda bir Varyemez’in genç
dönemlerine dair yeni bir hikâyeyi bu seriye eklemekten büyük keyif aldım.
Bunun için, bütün tarihsel kurguların ruhuyla, tarihteki bir başka ilginç olaya
Varyemez’in dahil olması gerektiğine karar verdim. Sonra onu bu zamana ve yere
koyacak bir yol buldum. Olası mı? Hayır. Eğlenceli mi? Evet! Bu sefer, onun
1883’te Java’nın yakınlarındaki Krakatoa adasında gerçekleşen patlamanın bir
parçası olmasını istiyordum. Bunu duymuş olmalısınız… bütün gazetelerde yer
alıyordu.
Başlayacak
bir hikâye konusu olmadan araştırmaya başladım ve her zaman olduğu gibi
aradığım şey tam orada, tarih kitaplarındaydı: Java’daki en büyük spor, hem
1883’de hem de günümüzde yapılan, Madoera Adası’ndaki yıllık boğa yarışı. Ve
ben daha önce Varyemez’in Hayatı Bölüm 3’te Varyemez’i dünyanın en büyük sığır
çiftliğinde çalışırken göstermiştim! Varyemez’in 1883’te Java’da olması için
artık bir sebebim vardı! Bazen bu iş çok kolaydı (ama çok sık değil!).
Sıradaki
problem - Varyemez’in Java’ya nasıl ulaşacağıydı? Oraya yelken açması
gerekiyordu, öyleyse neden onu dünyanın en ünlü yelkenli gemisi Cutty Sark’a
koymuyordum? Cutty Sark şimdi Londra, Greenwich’teki emeklilik limanında müze
gemi olarak önemli ölçüde turist çekmektedir... Ama... 1883 yazında Cutty Sark
neredeydi? O sırada Java’nın yakınında olabilir miydi? Bu yüzden, Cutty Sark’ın
günlükleri üzerinde geniş kapsamlı bir araştırma yaptım, ve 1883 yazında
Avustralya’ya yün ticareti için bir gezi yaptığını ve yakın mesafedeki Batavia’ya
uğrayabileceğini düşündüm. Hayır, günlükleri onun yaptığını göstermiyor... ama
olmadığını da kanıtlamıyor, buna cüret ettim! Doğrusu, Cutty Sark’ı
kullanmamaya karar vermiş olsaydım benim için çok daha kolay olurdu! Binlerce
feet kare yelken ve on mil uzunluğunda halatlarını her panelde çizmek zorunda
kaldım! Aah! Fakat Varyemez McVak bir yelkenli gemide bulunsaydı, bu kesinlikle
en muhteşemi Cutty Sark olmalıydı!
Birkaç
okuyucu, Varyemez’in o kader gününde Krakatoa’nın bu kadar yakınında olmasını
nasıl açıklayabileceğimi sordu. Bunlar, bana Varyemez’in Titanik’te olma
ihtimalinin ne olduğunu soran insanlarla aynı, Varyemez’in hayatı bölüm 11’de
olduğu gibi. Bu soru bana geldiği kadar size de garip gelmiyor mu? George
MacDonald Fraser’ın tarihsel-komedi-macera türlerindeki muhteşem Flashman’ini
okumaya çalışmalılar. Harry Flashman karakteri on dokuzuncu yüzyıldaki hayatı
boyunca gerçekleşen her büyük tarihi olayda ortaya çıkıyordu. Fraser gibi, ben
de bir yazarım. Kahramanım olmasını istediğim her yerde ortaya çıkar. Bu kadar
basit!
Ne
tür bir film tutkunu olduğumu bilen diğer okuyucular ise, Cutty Sark’ın Kaptanı
Moore’umu John Huston’ın 1956 tarihli
Moby Dick filminde Gregory Peck’in canlandırdığı kaptan Ahab’dan kopyaladığımı
varsayıyor. Peck’in aklımda olduğunu itiraf ediyorum, çünkü fotoğraflar ve
referanslar kaptan Moore karakteri için bu özel filmi akla getiriyordu. Belki
de yönetmen Huston ve senaryo yazarı Ray Bradbury (daha sonra bilim kurgu
yazarlarının dekanı) Peck’in rolünü Sark’ın metanetli Kaptanı Moore’a
dayandırıyordu? Moore’dan sonraki Cutty Sark kaptanının kamera ve
fotoğrafçılığa büyük merak duyduğunu da keşfettim. Öyleyse, belki de selefi
onun bu işe merak duymasını sağlamıştı?
Bu
macerada Sivrizeka’nın büyükbabası Ratchet’a (Barks tarafından yaratıldı, ve
daha önce ben de Varyemez’in hayatı dizisinin erken dönem hikayelerinde onu
kullandım) ihtiyacım vardı. Orada olduğu takdirde ve 1883 yılının, Gottlieb
Daimler’in dünyanın ilk motorlu taşıtını icat etmesinden sadece iki yıl önce
olduğunu bilerek, hikâyeme ilk olarak bir Gearloose eklemem gerektiğini
düşündüm.
Bunların
yanı sıra, 1883’teki iki Java Sultanının isimleri ve benzerlikleri gerçekten
doğrudur. Yerel bir üniversitenin arşivlerinden elde ettiğim zamanın seyahat
kitaplarında bulunan bilgilere dayanıyor. Okuyucuların her nasılsa tamamen
hayali varsaydığı bu araştırmaları neden yapıyorum? Daha önce de söylediğim
gibi, sadece eğlencesi nedeniyle... ve bir gün, bir yerde, bir şekilde, Java
tarihi konusunda bilgili bir okuyucunun tüm ayrıntıların doğru olduğunu kabul edeceğini
ve hepsinin bu okuyucunun eğlenmesi (ve benim) için yapıldığını bilmek de
keyifli.
Ve
o okuyucu ortaya çıktı! Bu hikaye Endonezya’da yayınlandığında, otantik
yaklaşımımdan hoşlanan Java’daki bir ördek fanından bir e-posta aldım. Böylece
o eski seyahat defterinden kopyaladığım sultanların isimlerinden birini
düzelttik; ve bu değişikliği tüm İngilizce basımlarında yaptık.
Daha
sonra bir başka okuyucu da, hikâyede bir hata olduğunu düşünerek bana yazdı ve;
bir geminin gelgit dalgasına girmesinin ve tepesinin arkasına güvenle
geçmesinin imkansız olacağını söyledi. Pekâlâ, tamam! Bu hikâyede, Carl Barks’ın
Sivrizeka’nın büyükbabası Ratchet’ı ilk kez çizdiği “fantastik nehir yarışı”ndan
(Varyemez Amca Disneyland’e gidiyor 1,1957) bazı sanatsal özgürlükler ödünç
aldım. Hikâyeyi daha eğlenceli ya da heyecanlı hale getirmek için. Ama beni
asıl güldüren şey, okuyucunun kasıtlı yapılmış oldukça büyük ihmalden hiç
bahsetmemesiydi - gelgit (sismik deniz) dalgaları aslında sudan geçen bir hava
dalgası gibi enerji darbeleriydi. Açık denizde saatte yaklaşık 700 mil hızla
ilerlerler! Açık denizde gelgit dalgasını karşılayan bir gemi sadece üzerinde “sörf
yapamamakla” kalmaz; gemi son hızda giden bir jet uçağı tarafından çarpılmışçasına
parçalara ayrılırdı!"
Bu iki sultan hakkında çok az bilgi bulunabilir. İsimleri ve yüzleri, Don Rosa’nın yerel bir üniversitenin arşivlerine bakarken bulduğu zamanın seyahat kitaplarında var olan gerçek verilere dayanıyor. Hikâyede hiç konuşmuyorlar (sanırım gerek duymuyorlar), bu yüzden bir işaret dili kullanıyorlar ve “resmi tercümanları” tarafından çevriliyor.
Bu hikâye,
dizideki “Culebra Cut’ın Üçkâğıtçısı”
ile birlikte Carl Barks öykülerinden referans almayan iki bölümden biridir.
Rosa’nın
açıkladığı gibi, Krakatoa 1883’te patladığında Varyemez’in Java’da olmasını
istedi. Gerekçesi ise: “Hem 1883 hem de bugün yapılan, Java’nın en büyük sporu
Madoera Adası’ndaki yıllık boğa yarışı. Ve Varyemez, o sırada dünyanın en büyük
sığır çiftliğinde çalışıyordu! “Cutty
Sark’ın kovboy kaptanı” tamamen Don Rosa’nın bir anlatısı olmasına rağmen,
her zaman empoze edilen ilkelere ve ruha sadık kalmıştır. Ama dizinin bu bölümünü
temelde diğerlerinden ayıran şey, Varyemez’in evrimindeki gelişmelere odaklanılmamış
olması. Sadece şapkalara olan ilgisini keşfettiği an bunlardan biriydi
diyebiliriz.
KARAKTERLER
Cutty
Sark’ı 1882’de, Kaptan Bruce’dan devraldı. Söylentilere göre, William Bruce
beceriksiz ve sarhoş bir kaptandı. Ücretlerinin yüksek olduğunu düşündüğü Avustralyalı
mürettebatı işten çıkarmak için ikinci kaptanla işbirliği yaptı ve onların
maaşlarını kendilerine aldılar. Ayrıca ihmalkârdı, gemiye yeterli erzak almadı
ve mürettebatın yarısı açlıkla boğuşuyordu.1882 Nisan’ında New York’a
vardıklarında, kaptan ve ikinci kaptanın davranışlarıyla ilgili bir soruşturma
yapıldı. Bu onların hizmetten alınmalarına neden oldu ve mürettebat terhis
edildi. Sonuç olarak, Kaptan E. Moore ve ikinci kaptanı, Kaptan Jock Willis’in
(Cutty Sark onun için yapılmıştır) isteğiyle Blackadder’den Cutty Sark’a
transfer edildi. Moore, gemiyi içler acısı bir durumda buldu, ama 1883’te
Londra’ya geri döndüğünde geminin modeli ve Bristol bir kez daha modaydı.
Kaptan Moore, Bengal’e oldukça sıkıcı bir şeker ticareti yolculuğu yaptı ve iki
kez de Avustralya’ya gitti. 1883 ve 1884’de; bu süre zarfında, geminin tüm hava
koşullarında gerçekten neler yapabileceğini gösterdi. Cutty Sark’ın kanatları
kesilmişti ve mürettebat 28’den 22’ye, 21’e, hatta 19’a düştü ama başardı. Manş
denizinden Avustralya’ya 79 günde ulaştı. Ve 1883’teki 82 gün süren dönüşünden
sonra tüm rakipleri yenerek yılın en hızlı geçişini yaptı. Moore’un emri
altında, Cutty Sark çalışma hayatının en başarılı dönemine girdi.
Java Sultanları
Djokja
Sultanı 5. Mangkunagara ve
Solo Sultanı 9. Pakubuwana
Bu iki sultan hakkında çok az bilgi bulunabilir. İsimleri ve yüzleri, Don Rosa’nın yerel bir üniversitenin arşivlerine bakarken bulduğu zamanın seyahat kitaplarında var olan gerçek verilere dayanıyor. Hikâyede hiç konuşmuyorlar (sanırım gerek duymuyorlar), bu yüzden bir işaret dili kullanıyorlar ve “resmi tercümanları” tarafından çevriliyor.
Aslen
bir İngiliz ticaret gemisi olan Cutty Sark tarihi bir yelkenlidir.
22 Kasım
1869 yılında Scott & Linton tarafından İskoçya’nın Danburton bölgesinde
inşasına başlanmıştır. 19. yüzyıldan günümüze kalan türünün tek örneğidir. “Cutty
Sark” isminin Robert Burns’ın 1791 tarihli komik bir şiirinden geldiği
söylenmektedir. Şiirde güzel bir cadı kısa bir iç gömleği giyerken tasvir
edilmektedir. Gemisinin baş kısmında yer alan figür de bu cadıyı temsil eder.
“Fırtınalı
bir gecede Tam adında bir çiftçi evine dönmektedir. Mezarlığa yaklaştığında
gayda sesleri duyar, yakından bakmak için oraya doğru yöneldiğinde, dans eden
çirkin ve yaşlı cadılar görür, hayrete düşer. Tam, yoluna devam etmek üzereyken
mezar taşlarının gölgeleri arasından güzel bir genç cadının çıktığını görür.
Genç cadı bir “Cutty Sark”, yani kısa gömlek giymiştir. Dansı çılgınlaştıkça,
Tam Oshanter Çok güzel, Cutty Sark diye bağırıverir. Birden şimşek çakar ve her
yer zifiri karanlığa bürünür. Tam Oshanter korkmuştur, atını kamçılar ve hayatı
için kaçmaya başlar. Genç güzel cadı onu takip etmektedir. Sonra birden
cadıların akan suyu geçemeyeceğini hatırlar, yakındaki köprüye doğru ilerler.
Tam ulaştığında, genç cadı uzanır ve atın kuyruğunu yakalar.”
Dunbarton’da
inşa edilen gemi, Kaptan Jock Willis için yapılmıştır. Hercules Linton
tarafından tasarlanan geminin mimarı dönemin tanınmış isimlerindendir. Demir ve
tahtadan yapılan Cutty Sark 921 ton ağırlığında ve 65 metre uzunluğundadır. 3
direği, 21 yelkeni vardır.
Cutty
Sark dönemin en değerli ürünlerinden çay ticareti için kullanılmış ve Çin
Londra arasındaki süratiyle efsane haline gelmiştir.(ne kadar hızlı olduğu
konusunda bir kıyaslama yaparsak; Cutty Sark’ın okyanus geçme rekoru ancak 1989
yılında kırılabilmiştir). O dönemde yılın ilk çayını Londra’ya ulaştıran gemiye
ekstra ödüller verildiğinden, çay taşıyan gemiler arasında sürat çok büyük önem
taşımaktaydı ve gemiler arasında yarışlar gerçekleşmekteydi.
Geminin
en ünlü yarışı 1872 yılında Thermopylae adlı gemiye karşı olmuştu. İki gemide
Şangay’dan 18 Haziran 1872’de ayrıldılar. Ancak Cutty Sark 2 hafta sonra, Sunda
Boğazından geçerken dümen arızasıyla karşılaştı ve rakibinden sadece bir hafta
sonra 18 Ekim 1872’de Londra’ya ulaştı. Kaptan teknesini karaya yönlendirmek
yerine yarışa devam etmiş ve arızalı dümenle sadece bir hafta kaybederek Londra’ya
ulaşmıştı. Her şeye rağmen Cutty Sark’a ününü kazandıran aslında bu yarıştır.
Çünkü zorluklara rağmen yola devam edebilmiştir.
1890
yılında çay taşıma işinden ekonomik sebeplerden dolayı çıkartılan gemi kargo
taşımacılığında kullanılmaya başlandı ve 2000 km mesafeyi 72 saatten az bir sürede
kat ederek yine en süratli olduğunu kanıtladı. Bundan sonra Kaptan Richard
Woodget yönetiminde yün taşıma işinde kullanıldı ve zaferler kazanmaya devam
etti. Anlatılana göre 10 yıl boyunca ezeli rakibi Thermopylae gemisiyle olan
tüm yarışlardan galip çıktı. Bu
dönemlerde Avustralya’dan İngiltere’ye 67 günde ulaşarak dönemin en hızlı
gemisi olduğunu bir kez daha ispatladı.
Sonunda
maalesef her yelkenli kargo gemisinin başına gelen onunda başına geldi ve
buharlı gemilerin kullanılmaya başlanmasıyla popülaritesini kaybetti. 1895
yılında sahibi tarafından Portekiz’li firma Ferreira’ya satılarak Ferreira
ismini aldı. Ferreira, kargo gemisi olarak çalışmaya devam ederken tam o sırada
1. Dünya Savaşı patlak verdi. Portekiz’in, Almanya’ya savaş ilan etmesiyle
batırılma tehlikesi ile karşılaşan gemi büyük hasara uğramış, 18 ay boyunca
Güney Afrika limanında sığınmak zorunda kalmış. Mürettebatı yine de İspanyolca’da
kısa gömlek anlamına gelen “Pequena Camisola” ismini kullanmaya devam etti. 1916
yılında Cape Town’da bir firmaya satıldı ve adı Maria do Amparo olarak değişti.
Fakat Wilfred Dowman adındaki bir gemici bu gemiyi ana vatanına getirmeye söz
vermiştir. Ve 1922 yılında gemiyi alarak yenilemiştir. Dowman’ın 1938 yılındaki
ölümünün ardından Cutty Sark, Thames Nautical Training College’a transfer
edildi ve eğitim gemisi olarak kullanılmaya başlandı.
30 Ocak
1952’de, MV Aqueity ile Cutty Sark Thames Nehri’nde çarpıştı. İki gemi
birbirlerinden ayrılmadan sürüklendiler. Sürüklenme esnasında Cutty Sark, HMS
Worcester ile çarpıştı ve alamet-i farikası olan cadı heykelinin kolunu
kaybetti. Cutty Sark Shadwell Basin’e demirledi ve Green & Silley Weir Ltd.
firması tarafından onarıldı. Yine de 1954 yılında Greenwich’de kendisi için
özel olarak yapılan yerine çekilerek emekliye ayrıldı ve müze gemi olarak
sergilenmeye başladı.
21 Mayıs
2007 sabahı ziyarete kapalı olduğu bir dönemde gemide nedeni belirlenemeyen bir
yangın çıktı. Maalesef ahşap bölümün çoğu ve içinde sergilenen eşyaların
yarısından fazlası yangınla beraber kül oldu. Yapılan ilk incelemelerden sonra
gemiyi eski haline getirmenin yaklaşık 5 ile 10 milyon İngiliz Pound’una mal
olacağı tahmin edilse de günümüze kadar yaklaşık 46 milyon İngiliz Pound’u
harcanmıştır. 25 Nisan 2012’de kraliçenin yaptığı resmi açılışla tekrardan
hizmete giren Cutty Sark, 19 Ekim 2014’te
tekrardan yanma tehlikesiyle karşılaşsa da ufak tefek birkaç hasar dışında
önemli bir zarar görmedi.
Denizlerin
nazlı hanımı 1880’de bir cinayete de tanık olmuştu. Geminin ikinci kaptanı, Sidney
Smith, mürettebatın nefret ettiği bir kabadayıydı. 1880’de Smith (büyük bir
tahrik altında) verdiği emri yerine getirmeyen denizci John Francis’i öldürdü.
Smith hapsedildi ama Kaptan Wallace, Endonezya’daki Anjer’e kaçmasına yardım
etti.
Bu,
mürettebatı kızdırdı. Çalışmayı reddettiler 5 Eylül’de gemi Java Denizinde üç
gün bekletildi. Suçluluk, rüzgârın olmaması, ateşli tartışmalar Wallece’ın
kariyerinin artık sona erdiğini anlamasını sağladı ve çözümü kendini denize
bırakmakta buldu. Bir kurtarma girişimi olsa da, Wallace’a ait tek iz en son
tespit edildiği yerdeki köpekbalıkları çemberiydi.
Polonyalı
yazar Joseph Conrad’ın uzun hikâyesi “gizli ortak” çok etkilendiği bu olay
üzerine kuruludur.
Krakatoa Yanardağı: Sumatra ve Malezya arasında bulunan Endonezya’ya bağlı bir ada olan Krakatoa adası coğrafi bir kavram olmaktan çok yine bu adada olan ve adanın adı ile anılan yanardağı ile bilinir.
Krakatoa Yanardağı: Sumatra ve Malezya arasında bulunan Endonezya’ya bağlı bir ada olan Krakatoa adası coğrafi bir kavram olmaktan çok yine bu adada olan ve adanın adı ile anılan yanardağı ile bilinir.
Krakatoa
yanardağı, 1883 yılında beklenmedik bir şekilde faaliyete geçerek yüzlerce
nükleer bombanın yaratacağı bir güçle patlamış ve hesaplamalara göre 30 metre
yüksekliğinde dev tsunamilerin oluşumuna neden olmuştur. Oluşan bu tsunamiler
Krakatoa adasını (13 kilometrekare) tamamı ile yutmuştur. Patlama 35.000
kişinin yaşamını yitirmesine neden olmuştur.
Krakatoa
Yanardağı’nın patlaması ender ulaşılabilen bilimsel verilerin elde edilmesini
de beraberinde getirmiştir. Bu patlama sonrasında, volkanik partiküllerin
oluşturduğu dev bulutlar, bu bölgeyi yıllarca karanlıkta bırakmış, ayrıca
dünyanın atmosfer ısısında 2 santigrat derecelik düşüşe neden olmuştur.
Mayıs
1884’te adayı inceleyen bilim adamlarının bulabildikleri tek canlı türü, Rakata’nın
güney yamaçlarında bir çatlaktaki örümcekti. Hayat yine de tekrar ve hızlıca
yayıldı: doğu yamacı tohumları muhtemelen deniz akıntılarıyla veya kuş dışkıları
ile taşınmış ağaç ve çalılarla kaplıdır. Adalardaki bitki örtüsü art arda
püskürmeler yüzünden kötü şekilde etkilenmiş ve ortalama hala kırılgandır.
Kerapan Sapi:
Endonezya’nın Madoera adasındaki geleneksel bir boğa yarışı festivalidir. 13.
yüzyılda Kral Katandur’un tanıttığı bu yarış hala her yıl temmuz-ekim ayları
arasında yapılır. Yerel boğalar tahta kızaklara bağlanır ve bir araba yarışına
benzer şekilde 130 metre boyunca yarışır. Yarışlar genellikle 10 saniye ile bir
dakika arası sürer. Sezon boyunca bu yarışlardan birkaç kez gerçekleşir ve
Pamekasan’da düzenlenen son yarışı kazanana kupanın verilmesiyle son bulur.
Esasen,
tarlayı sürmek için en güçlü boğaları göstermenin bir yolu olarak başlamıştır.
O zamandan beri yemek ve eğlence ile dolu bir festival atmosferine bürünmüş,
bir gelenek haline gelmiştir.
Yarışa
başlamadan önce, Saronen adlı geleneksel Madoera müziği eşliğinde yarış
pistinin etrafından bir çift inek geçirilir.
Özel
olarak yarış için doğan hayvanlara yumurta ve balın yanı sıra, korunmuş yiyecek
ve bitkilerden oluşan özel bir diyet verilir. Boğalar kaslı ve güçlü olacak
şekilde büyürler. Dini cemaat üyeleri kazanma şanslarını arttırmak için
genellikle maçtan önce boğalara büyü yaparlar.
Elinize emeğinize sağlık
YanıtlaSil