0

Sivrizeka - Vakvakkent'in Kavalcısı (Daan Jippes)


 Don Rosa'nın Vakvakkent'in Kavalcısı'nda neredeyse her konuya değindiğimiz için (Rosa'nın  detaylı makalesi sayesinde) buraya kırıntılar kaldı. Kısaca özetlersek, Grimm Kardeşler'in ünlü masalından ilham alan Barks, öyküye 1959'da başlamış, ancak attığı taşın vurduğu kuşa değmeyeceğini düşünerek ilk üç sayfayı çizdikten sonra yarıda bırakmıştı. 1990 yılında Don Rosa, taslak sayfaları alıp bir son hazırladı ve hikayeyi tamamladı. Ama yolculuk burada bitmez. 2007'de, Danimarkalı yayınevi Egmont, o sırada bünyesinde çalışan Hollandalı sanatçı Daan Jippes'tan Barks'ın yarım bıraktığı hikayeye kendi sonunu hazırlamasını ister. Bu şaşırtıcı değildir çünkü o Barks'ın en iyi takipçilerinden biridir. 

 Carl Barks, 1966'da emekli olup çizimi büyük ölçüde bıraktıktan sonra, Disney onun senaryolarını çizmesi için Kay Wright, John Carey, Tony Strobl gibi belli başlı sanatçıları işe almıştı. Bu çizerlerin tarzı Barks'dan oldukça uzaktı. 1990'lara gelindiğinde, 'stil bukalemunu' olarak da tanınan Daan Jippes bayrağı devraldı. Jippes, 2006 yılına kadar sürecek bir proje dahilinde, bu sanatçıların 70'lerde çizdiği hikayeleri (Barks'ınkine çok benzeyen ama kasıtlı olarak biraz farklı bir üslupla) yeniden yorumladı ve Barks'ın diğer senaryolarını çizdi. 450 sayfayı aşan bu uyarlamalar sonraki yıllarda "Jippes'ın Barks Öyküleri" adı altında 3 ciltte toplandılar. Sanatçı, 2006'dan sonra kariyerine, senaryolarını kendi yazdığı Barks tonlu ördek hikayeleri yaparak devam etti. Bu hikayelerden biri de yarım bırakılan Vakvakkent'in Kavalcısı'ydı. Üç sayfalık taslağı çinileyip Rosa'dan tamamen farklı bir son oluşturdu. Jippes'ın yapım sürecini anlatan bir yazısı maalesef yok, sadece 2013 yılında verdiği bir röportajda kısaca bahsetmiş. Sanatçıyı daha yakından tanımak adına (ve Varyemez Amca'nın Hayatı ve Serüvenleri dizisiyle ilgili görüşleri ilgimi çektiği için) tamamını paylaşıyorum.


*Bu röportaj, Danimarka menşeili fanzin dergi Rappet'ın mart 2013 tarihli 21. sayısında yayımlanmıştır.

Aileni (kardeşlerin, ebeveynlerin) ve bir karikatürist olarak başlangıcını sorarak başlamak istiyorum (Disney'le nasıl "tanıştın"...)

Ebeveynlerim vefat etti. Babam 64 (şu anda onu geçtim), annem ise 91 yaşındaydı . Güney Avustralya'da yaşayan iki kız kardeşim var. Aile açısından, ben hâlâ "ortadaki adam"ım. Kendi çocuğum yok ve şu anda bekarım (mutlu bir bekar!).

Disney evreniyle ilk tanışmam, dört yaşındayken sinemada izlediğim animasyon filmi "Kutup Avcıları"yla oldu. Donald'ı, o küçük penguene karşı çok acımasız olduğu için o zaman hiç sevmemiştim! Gerçekten ağladım, bu da Disney'in eserlerinin etkileyiciliğini gösteriyor.

Bir yıl sonra, haftalık Belçika Mickey Mouse dergisi çıktığında büyülenmiştim, içinde bir sürü klasikleşmiş çizgi romanın yanı sıra yetişkinlere de hitap eden bant öyküler vardı.

Takip eden sene, Hollanda'da haftalık Donald Duck dergisi yayımlanmaya başladı, ikinci sayısından itibaren abone oldum. Sonra da, dergide gördüğüm hoşuma giden her şeyi çizmeye başladım.

Kopyalamaya "değer" bulduklarım, karakter gelişimim hakkında bir şeyler söylüyor olmalı.

Kendi kendine mi öğrendin? Geçmişteki büyük sanatçılardan en çok ilham aldıkların kimler?

Evet, kendime çizim yapmayı "öğrettim". Asıl önemlisi, kendime gözlem yapmayı da öğrettim. Ve canlandırmayı... şekillendirmeyi ve tasarlamayı... yargılamayı...

Bunların hepsi bir çizgi roman hazırlarken devreye giriyor. Tabii ki, bazı sevdiğim sanatçılar zevkimi büyük ölçüde etkiledi. İşlerindeki "tarz" belirleyici oldu sanırım.

Carl Barks ve erken dönem André Franquin (Gaston'dan önceki) büyük rol oynadılar... Ayrıca Raymond Macherot, Tibet, Floyd Gottfredson, Paul Murry gibi sanatçılar da... Morris (Lucky Luke)... Ah, gerçekten saymakla bitmez!

Barks'ın emekliliğinden sonraki bütün senaryolarını, 24 'Küçük İzciler' hikayesi de dahil olmak üzere sen çizdin. Bunların arasında, kaybolmuş görünen "Cankurtaranlar" da var. Bu doğru mu, yoksa çizmek için Barks'ın orijinal taslak senaryosuna sahip miydin?

Karalanmış birkaç Küçük İzci senaryosunun kayıp olduğu doğru. Ancak bunlar, 1980'lerin sonlarında Another Rainbow Yayınevi'nden çıkan Carl Barks Library'de diğerleriyle birlikte gün yüzüne çıktı.

Aralarında "Cankurtaranlar" da vardı.

Ve ayrıca "Kral Birinci Varyemez". Bu senaryo, 1970'lerde Burbank'teki Western Yayınevi'nde sanat yönetmeni olarak çalışan Del Connell'in elinde bulunuyordu.

2007 yılında, Barks’ın "Vakvakkent'in Kavalcısı" hikayesinin senin çizdiğin versiyonu yayımlandı. Barks  sadece ilk üç sayfasını hazırlamıştı, kalan sayfaları nasıl yeniden oluşturdun? Rosa’nın versiyonu hakkında ne düşünüyorsun?

Hatırladığım kadarıyla, o ilk üç sayfada, hikayeyi devam ettirmeye yarayacak pek bir ipucu yoktu. Sadece 2. sayfa 4. panelde değinilen, "Vakvakkent Nehri üzerindeki köprü" dışında. Böylelikle, onu bir "hikaye"yi oluşturmaya hizmet eden olaylar zincirinde kilit noktası olarak kullandım...

Bol aksiyona yer açacak bir olay örgüsü hedefledim... Ördek hikayeleri, görselleştirmesi eğlenceli fiziksel şeylerle dolu olmalı. Buna gerçekten inanıyorum ve hep öyle yaptım. Sonuçta, çizgi romanları hâlâ eski çizgi filmlerin bir yan ürünü olarak görüyorum. (en azından ben böyle yetiştim!).

Don Rosa gibi sanatçı ve yazarlardan ayrıldığım nokta da bu. Onun olay örgüsü ve bunu geliştirme biçimi, kendine özgü "diyaloğa dayalı" anlatımının bir örneği.

Varyemez Amca'nın Hayatı ve Serüvenleri hakkında ne düşünüyorsun? Ördek evrenine bakışını yansıtıyor mu?

Varyemez Amca'nın Hayatı ve Serüvenleri dizisi, Barks'ın Varyemez külliyatındaki boşlukları, eksikleri doldurmak ve "tamamlamak" adına cesur bir girişim.

Barks'ın yaşlı cimri hakkındaki hikayelerinin hepsinin mantıksal ve kronolojik olarak tutarlı olduğunu öne süren bir "fikir" üzerine kurulu.

Eh, o amaçla yapıldıklarına gerçekten inanmıyorum. yani... bir eleştiri yapacak olsaydım, bu olurdu.

Sence çizgi romanın rolü nedir?

Çizgi romanların hiçbir "rolü" yoktur. Onların rolü olmaktır. Eğlenmek için varlar. Çoğu bunu başaramıyor ya da sadece yeteri kadar yapıyor. Ve bu gayet iyi. 

Avrupa'da çizgi romanların durumunu nasıl görüyorsun?

Avrupa'daki çizgi romanın "durumu" -sözünü ettiğin- "durum"un soluk soluğa kalmasıdır. Böyle bir durumda her şey serbesttir. Her şey denendi; her şey teste tabi tutuldu.

"Bakalım duvara fırlattıktan sonra hangisi yapışacak.", yayıncıların sloganına benziyor. Kesin bir çaresizliğin işareti. Her şeyden önce ticari bir iş. Ve ticari bir dayanak olmadan çaresiz kalmaya mahkum. Ta ki iş tamamen yok olana kadar. 

Şu anda ne üzerinde çalışıyorsun?

Editör Byron Erickson'ın uzman rehberliği altında zevkle yazıp çiziyorum. Ofisten John Lustig'in senaryolarıyla beslenmediğim sürece tabii.

"Havank" hakkında bize neler söyleyebilirsin? 

İki albümden sonra proje suya düştü. Üçüncü hikayeyi yazmayı bitirmiş olmama rağmen, 44'ten fazla sayfayı çizmeye ve renklendirmeye başlamak için yeterli zamanım ve param yok.


Daan Jippes'ın hikayesinin Barks ve Rosa'dan ayrıldığı yerler

*Barks, taslaklarda Varyemez'in Para Deposu'nu şehir merkezinde göstermişti. Rosa da, Para Deposu'nun her zaman olması gerektiği yerde, Motor Öldüren Tepesi'nde olmasını istediği için diyalogda bir değişikliğe gitmiş, Varyemez'e odadaki para havuzunun bankada tuttuğu bir yedek depo olduğunu söyletmişti. Daan Jippes ise daha kestirme bir çözüme başvurmuş. Taslaktaki sokak görünümünü kullanmayıp, orayı ana Para Deposunun etrafı gibi resmetmiş.

*Bir diğer farklılık, 2. sayfa dördüncü karede Sivrizeka'nın soru cevaplayıcısının farelerden kurtulmanın çözümü olarak sunduğu notta karşımıza çıkıyor; "Fareli Köyün Kavalcısı gibi onları Kaz Nehri'nden geçirin! Sonra da köprüyü havaya uçurun ki geri dönemesinler!". Rosa bu diyaloğa sadık kalmış. Bu şekilde, Sivrizeka'nın köprüyü patlatabilmek için Varyemez'e satın aldırması gerekmiş, ana Para Deposu'na gitmesi sağlanmıştı. Jippes ise köprüyü açılır kapanır bir köprü olarak düşünmüş ve diyalogda şu değişikliği yapmış; "Fareli Köyün Kavalcısı gibi onları Kaz Nehri'nin karşısına geçir, sonra da görevliye köprüyü kaldırması için para ver ki geri dönemesinler!". Bu tercih, hikayeyi daha hareketli hale getirmiş, yaşanan aksiliklerde köprünün bu özelliğinin büyük payı olması sağlanmış. Yine de, Barks'ın orijinal köprüyü patlatma fikrinden de tamamen vazgeçilmemiş, böylece (planlananın tam aksine de olsa) hikaye bir nevi başladığı yere dönmüş oluyor.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bilibili Yavrucak, Zıbartan Teması © 2017 - 2021 Bilibililer