1

Renaud Dillies - Baloncuklar & Sepet


Baloncuklar ve Sepet, tuhaf bir küçük kitap. Özünde, yazma üzerine, daha doğrusu ilham ile ilgili bir kitap.

Charlie, bir kitap yazmaya çalışan yalnız, utangaç ve konfor alanından dışarı çıkmayı pek sevmeyen beyaz bir faredir. İlk sayfayı açtığımızda, bize yalnız hayatının ne kadar harika olduğunu söylüyor. Sanki kendisini de buna ikna etmeye çalışıyormuş gibi. Bütün yazma arzusuna rağmen, Charlie’nin bir sorunu vardır: kendisini birden önündeki boş kâğıda bakarken bulur. Endişe ile donmuş, masasının başında felç geçirmiş gibi kalakalır. Kaleminden hiçbir şey çıkmaz... İşte bu sırada penceresine, kendisini Bay Yalnızlık olarak tanıtan ve Charlie ne zaman yalnız hissederse belireceğini söyleyen mavi bir kuş konuyor. Bay Yalnızlık, Charlie’yi zorlayarak içine sıkışıp kaldığı baloncuktan çıkması, etrafındaki dünyayı fark etmesi, şüphe ve korkularını aşması ve varoluşsal amacına ulaşması konusunda teşvik ediyor. 

Renaud Dillies, Charlie özelinde ilginç bir fikir ortaya koyuyor: ilham bazen korkutucu, kaçınılması gereken bir şeydir. Yazar tıkanıklığı, fikir eksikliği kadar korkunun da bir sonucudur. Durum, karikatürist Lynda Barry’nin yaratıcılığı yok ettiğini düşündüğü iki sorusunun cevabını aramaya dönüşür: “Bu iyi mi? Yoksa çok mu berbat?” Bir sanatçı, bir çalışmanın yaratacağı potansiyel etki ve yaratım sürecini aynı anda düşünemez. Bu tema kitapta bize dönme dolabın sembolize edilmesiyle sunuluyor; Charlie’nin yükseklik ve düşme korkusuyla. Charlie genellikle iki korkunun arasında sıkışıp kalıyor. Ve dönme dolap gibi fikirleri de olduğu yerde dönüp duruyor, hiçbir yere varmıyor.

Güzel bir şey yaratmak zaman zaman zor ve hatta acı vericidir, özellikle de sanatçı, eserinin diğer yaptıkları kadar güzel olup olmadığını anlamaya çalışırken çok zaman harcıyorsa. İki sorunun yanıtları her zaman başkaları tarafından yapılmalıdır ve bu ne kadar sancılı olsa da bir sanatçının üretken olabileceği tek yoldur. Dillies, korkuyu kucaklamanın, bunun üstesinden gelmenin ve bir balonu üfleyen bir çocuk olmanın ya da kâğıda bir şeyler karalamanın basit hissine geri dönmenin tek yol olduğunu öne sürüyor.

Dillies’in antropomorfik tarzı oldukça tanıdık, George Herriman (Krazy Kat) ile çağdaşı Lewis Trondheim’ın bir karışımı gibi. Ama aynı zamanda St. Exupery’nin büyülü klasiği “Küçük Prens”i andırıyor. Kapağa bakınca çocuklar için olduğunu düşünebilirsiniz, bana kalırsa bu kitabı yetişkinler için bir masal olarak tarif etmek doğru olacaktır (yine Küçük Prens gibi). Özellikle hayatında yalnız zamanları olmuş ve sanatsal yaratım tıkanmalarıyla boğuşmuş yetişkinler için. 

İlk başta, başlığın karakterlerin isimlerine atıfta bulunduğunu düşündüm, ancak bunlar aslında yaratıcılığın doğası ve sanatçı olmanın anlamı üzerine metaforik bir ifade.


Çeviri: Lenard
Balon: Mandos
 SToktan üstada yardımı için teşekkür ederiz :)





Renaud Dillies’in Bilibililer’deki diğer eserleri:
   
2

Abelard 2.Bölüm - Toz ve Külün Kısa Tarihi



Abelard, 20. yüzyılın başlarında, az sayıda kadının yaşadığı hayali Kananivka yakınlarındaki bataklıkta yaşayan küçük bir civcivdir. Bir gün, bataklığa arkadaş grubuyla tatile gelen güzeller güzeli Eppily ile karşılaşır ve aklı başından gider. Böyle başlar Abelard'ın güzelliği kazanma arayışı. Ve bu emelde ona şüpheli bir tavsiye verilir."Eppily gibi bir kızın gönlünü fethetmek istiyorsan, ona Ay'ı sunmalısın. Ya da, en azından, yıldızlardan bir demet."

Bunun üzerine kararını verir, haşmetli evini terk edip Amerika'ya doğru yola çıkacak, ve icat edildiği söylenen uçan makineye binerek ona Ay'ı yakalayacaktır, sevgisini ispat etmek için.

Bu kulağa oldukça masalsı bir yolculuk gibi gelebilir.Tıpkı büyük gözlü, sevimli antropomorfik karakterler nedeniyle çocuklara uygun bir grafik romana benzemesi gibi. Bunların sizi aldatmasına izin vermeyin.Bu hikayenin sayfalarında hayatın zorlu ve soğuk gerçekleri var. Irkçılık, bağnazlık, şiddet, yoksulluk gibi. Ve hepsinin karşısında tüm masumiyeti ve iyiliği ile Abelard.

Yazar: Regis Hautiere
Çizer: Renaud Dillies
Çeviri: Lenard
Balonlama: Mandos

0

Abelard 1.Bölüm - Küçük Kağıtların Dansı

"Bir yıldız güzeldir elbette
Ama değer mi bir çiçeğe?
Yani, nasıl kokar ki bir yıldız?
Bildiğimiz kadarıyla berbattır kokusu."
Renaud Dillies, "Abelard"




GAYE, YALNIZLIK VE HAYAT ÜZERİNE

Bu hafta bir kez daha Türkçeye henüz kazandırılmamış, yakın zamanda da pek de tercüme edilecek gibi durmayan bir yazar-çizerin kitaplarını ele alacağız. Fransız yazar ve çizer Renaud Dillies. Yüksek telif ve baskı maliyetleri, hedef kitlesindeki düşüklükle beraber, asıl kitlenin zaten halihazırda orijinal dilinden okumuş olduğu, daha önce Ulaşamayanlar'da ele aldığımız Craig Thompson ve Jeff Lemire'ın aksine, Dillies'nin çizgi öyküleri İngilizceye de tercüme edilmesine karşın, yazar-çizerin henüz dünya çapında da pek keşfedilmemiş bir cevher olduğunun altını çizelim. 1972 doğumlu yazar-çizerin en öne çıkan çalışması Abelard'ı okuyan her okurun, aynı cümleyi zikretmesi, sanırım tesadüften bir hayli uzaktır: "Bu, uzun zamandır okuduğum en iyi şey!" Belçika'da Güzel Sanatlar eğitimini aldıktan sonra, karnını doyurmak için çoğu yetenekli kalemin başına geldiği üzere bir süre dergilerin elinde oyuncak olmuş. Çeşitli spor dalları için karikatürler, çizgi-romanlar hazırlamış ve uzun yıllardır devam eden Spirou'da (ülkemizde de tercümesi yayımlanan "Spirou ve Fantasio" ciltleriyle karıştırmayınız, dergi formatındaki Spirou'dan bahsediyoruz) çalışma fırsatı bulmuş. Nihayetinde hikayesi en tanıdık ve klişe haliyle noktalanır; vaktini kendi yaratımlarına harcamayı tercih eder, yıllarca çalışır, eserlerini yayımlar ve başka ülkelerdeki yayımcıların da dikkatini çeker, İngilizceye tercüme edilerek dünyaya açılma şansı bulur. Gelgelelim, bütün bu mutlu son izleği, bir türlü yeterince eserlerinin okurlara tanıtılmamasına (yabancı basında hakkında yazılıp çizilen çok az şey mevcuttur), antropomorfik (insana benzeyen) hayvanları içeren çizim tarzı nedeniyle çoğunlukla çocuk kitaplarıyla karıştırılması eklenince, ancak deneyimli okurun arayıp tarayarak ulaşacağı, saklı bir hazineye dönüşür. Yazıda, Dillies'nin üç farklı çizgi roman cildini tek tek kısaca ele alacağız. Buna geçmeden önce, bütün yaratımlarını özetleyen şu soruyu sormak isterim: En son ne zaman, içinde birbirinden sevimli antropomorfik hayvanların olduğu, çocukları değil yetişkinleri hedef almış, Ambrose Bierce tarzı genişletilmiş bir mizahın drama ve insani gerçekliği kurgulama amacıyla kullanıldığı, başından sonuna modern insanın yaratım, yalnızlık, gaye, tutku, arayış, deneyim, keşif, saplantı gibi en temel, aynı zamanda da entelektüel formunu oluşturan sorunlarını, varlığı muğlaklığın ötesine geçebilen bir delicilikteki fantazyaya sahip bir öykü okudunuz, izlediniz, dinlediniz? Ben de öyle düşünmüştüm.


BETTY BLUES

Dillies'nin ilk çizgi romanı, müziğe ve çizerliğe duyduğu tutkuyu aynı yaratıda birleştirir. Ördek Rice, trompet çalan bir Jazz müzisyenidir. Barlarda ve lokallerde çalarak kendine hatırı sayılır bir şöhret edinmiştir. Derken sevgilisi Betty Blues, zengin bir adam için onu terk eder. Rice hayata küser ve her şeyi bırakıp, yeni insanlarla tanışmak, maceralara atılıp dünyayı değiştirmek amacıyla yollara düşer. Her şey için Betty'yi sorumlu tutmaktadır. Jazz müziğine, yol hikayelerine olduğu kadar Beat kuşağına da göndermelerle dolu bir öykü "Betty Blues". Dillies'nin çizimleri, daha ilk yaratısından kendisini gösteriyor ve üzerinde uzun süre çalışılmış bir tarzın sinyallerini veriyor. Özellikle kullandığı karanlık tonları, bir dönemin kimliğiyle bütünleşmiş çağrışımlarını alevlendirebiliyor. Üstelik daha ilk kurgusundan, okurla karakterler arasında nasıl empati kuracağının oldukça bilincinde olduğunusergiliyor. Bazı sayfalarda temponun aceleye getirilişiyse ilk yaratımın acemiliği olarak hoş görülebilir nitelikte.

BUBBLES & GONDOLA

Dillies bu sefer okuru fare kahramanıyla buluşturur. Charlie adındaki fare yalnızlığından büyük keyif alan, geceler boyunca bir başına müziğini dinleyip yazılarına gömülen bir yazardır. Bir gün yazar tıkanıklığına girer, aklına yazacak hiçbir şey gelmemektedir. Sosyalleşme korkusu yaşayan Charlie'ye "Yalnızlık" adında bir kuş ziyarete gelir ve Charlie'yi ilhamı kendisinin ve evinin dışında araması yönünde cesaretlendirir. Varoluşçuluğun içinde sonuna kadar gezinen öykü, diğer yandan yaratıcılık, yaratım süreci ve sanatçı olmanın ne demek olduğu hakkında da derinlemesine metaforlarla örülü. İlk hevesinden olgunluğuna bir yazar, sanatçı veya boş bir sayfanın öyküsü. Birbirinden sevimli ve renkli panellerinin arasında, sanat için itici güçlerimizin bir süre sonra prangalara dönüşüp o en korktuğumuz zihne, sıradanlığa mahkumiyeti üzerine oldukça düşündürücü. Betty Blues'da da karşımıza çıkan, karakterle duyduğumuz empatiyle yoğrulmuş, bir kez bitirene kadar elimizden bırakmamıza müsaade etmeyen akıcılık burada da hakim.

ABELARD

Ve Dillies'nin en son ele alacağımız, kişisel favorim çizgi romanına değinelim. Bu sefer Dillies'ye bir başka Fransız yazar-çizer Régis Hautiere de eşlik ediyor. Savaş senaryolarını okuduğumuz Hautiere'in buradaki katkısı oldukça şaşırtıcıydı. Abelard adındaki küçük civciv hayatı boyunca yaşadığı yerden hiç çıkmamıştır. Dış dünyaya gözleri kapalı bir bireyin naifliğine sahiptir. Bir gün, güzel bir turistle karşılaşır. Güzeller güzeli Epily'nin kalbini çalmanın tek yolunun, onun için gidip ayı getirmek olduğunu düşünür ve maceraya atılır. Uçan makineler olduğunu duyduğu Amerika'ya doğru yola koyulur, bu sayede aya ulaşabilecektir. Yolculuğu sırasında Gaston adında bir ayıyla karşılaşır. Hayalperest Abelard'ın aksine, Gaston ayakları yere basan, huysuz bir kişiliktir. Böylece başlayan öykü, felsefi söylencelerin arasında şiirsel bir kurguyla devam eder. Oldukça üzücü olan hikayenin içinde hayata dair gerçekler sorgulanır, bir şeyi bütün kalbinle istemenin dahi bazen arzuladığın şeyi elde etmeye yetmeyeceği gerçekçiliğinde bir masala dönüşür. Ne naifliğin ne iyimserliğin ne de kötümserliğin mutlak doğrulara ulaştıramayacağını, arınma, keşfetme, sorgulama aşamalarının izlerini bırakarak, Hansel ve Gratel gibi, geri dönüşü olmayan yanılsamalı yolculuklara atılmanın belki de tek çıkar yol, tek yaşanması gereken öykü olduğu hissiyatı hakimdir. Karakterlerin yolculuk boyunca geçirdiği değişimleri, iç çatışmaları, inkarı ve umudu beden dilleriyle anlatmaya muktedir olağanüstü çizimler ve şiirsel bir metin... Dillies'nin yaratımlarını Türkçede görme umudunu koruyalım. İngilizce ya da Fransızca dillerine hakimseniz de bir şekilde edinmenizi tavsiye ederim. Haftaya görüşmek dileğiyle...

"Abelard", "Betty Blues", "Bubbles & Gondola",

Renaud Dillies, NBM Publishing

M. SALİH KURT
Aydınlık Kitap Eki


Bilibili Yavrucak, Zıbartan Teması © 2017 - 2021 Bilibililer